İkisi de Atatürk düşmanı, ikisi de dini siyasete alet eden çıkarcıdır.
İkisi de teokratik bir İslam diktatörlüğü kurmak istemektedir.
Birisinin babası cami imamıydı.
Diğeri ise İmam hatiplidir.
İmamın oğlu, peygamber soyundan geldiğini iddia eder.
Hoşgörü ve barış mesajları vererek ılımlı bir cemaat lideri portresi gösterir daima..
Yasal bir konuma gelmek için partiler üstü siyaset izlemeye çalışmakta, hiçbir siyasi lideri karşısına almadan doğrudan siyasetle ilgilenmiyor gözükmektedir.
Nurculuk Tarikatı yolu ile yıllardır Türkiye Cumhuriyetini yıkmak için çalışmış, faaliyetlerinden ötürü çeşitli zamanlarda yargılanarak tutuklanmış, hapis yatmıştır.
Sonunda Amerika’ya kaçmış, oradan faaliyetlerini sürdürmüştür.
Açtığı okullarda, Işık Evleri ve dershanelerde, vakıflarda beyin yıkar kendi amaçları doğrultusunda öğrenci yetiştirir.
Günümüze gelene dek Atatürk ve rejim düşmanı bir taban oluşturmuş devletin tüm sistemlerine girmiştir.
Diğeri, yani İmam hatipli, yasal yollarla devletin başına geçmiş, geçmeden önce Atatürk cumhuriyetini yıkmak için yemin etmiştir.
İkisi de farklı yöntemler gütseler de aynı yolun yolcusudur.
Hedefleri laik Atatürk Cumhuriyetini yıkmaktır.
Bir zamanlar can ciğer dosttular,
Şimdilerde ise, düşman kardeş oldular.
21.06.2012 tarihinde ODA TV de Erdoğan’dan Fethullah Gülen’i bitirme çağrısı başlıklı yazısında Ahmet Nesin güzel bir analiz yapmıştı.
“2008 yılında yazmışım. Gülen’in beraat ettiğinin ertesi gün “Erdoğan iktidarda olduğu sürece Fethullah Gülen Türkiye’ye gelemez. Çeşitli bahaneler bulunur, yeni dava açma olasılıkları bile çıkar…” diye yazmıştım. Diyor.
(Gülen bundan ötürü Türkiye’ye dönemiyor ve okyanus ötesinden talimat veriyor Ahmet Nesin bunu açıkça anlatıyor.)
Yazar şöyle devam etmişti;
Savcılığın MİT çıkarmasıyla beraber onlar da ikiye bölündü. Sonunda AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan son tümceyi söyledi ve Fethullah Gülen’e “Türkiyeye dön…” çağrısını yaptı. Bu çağrı tartışılıyor şimdi ve herkes iyi tarafından bakmaya çalışıyor. Oysa Erdoğan’ın bu çağrısı kendisine göre çok akıllı bir taktik. Erdoğan, Gülen’in Türkiye’ye gelemeyeceğini biliyor. Çünkü Gülen şu anda gelirse kendisini bitirir ve bütün ağlamaklı, salya sümük, iğrenç karizmasını bitirir.
Bunun nedeni Gülen’in Erdoğan gibi aktif siyasetçi olmamasından kaynaklanıyor. Yaptıkları işte Gülen’le Erdoğan tam anlamıyla rakip değiller. Fethullah Gülen, Erdoğan’ın istediği yarı başkanlık ya da tam başkanlık sistemini istemiyor. Daha doğrusu ABD bunu istemiyor çünkü Erdoğan aldığı bütün oyları kendisinin sanıp megalomaninin son aşamasına gelmiş durumda. Ne zaman ki kendi inisiyatifinde sandığı emniyet ve adliye ekiplerinin kendi elinde olmadığını, bunlara artık tamamıyla Gülen’in hakim olduğunu gördü, Erdoğan, Fethullah Gülen’e karşı da gürlemeye başladı.”
Evet, bende yazarın bu sözlerine katılmaktayım ne var ki Erdoğan’ın 2004 yılında MGK’da Fetullah Gülen cemaatini bitirme planını imzaladığı ortaya çıktı. “İmzaladık, ama yürürlüğe koymadık” demeleri onları kurtarmamalıdır.
Sen, ben kavgası ile ve çeşitli senaryolarla Nihai hedefe ulasana kadar, her yöntem ve yol mubahtır” dan yola çıkarak Türkiye’yi bu hale getirip masum, şerefli insanları zindanlara kapatanlardan hesap sorulmalıdır.
Affedilecek bir olay değildir bu çünkü.
Vatanımız kimlerin eline kalmış açıkça görülmektedir.
0 yorum: